Polisevinde bazı günlerde bazı öğün yemekler çıkmıyor. Örneğin bir keresinde bir akşam Vali geleceği için akşam yemeği verilmemişti. Bugün de, dünden ilan edildiği üzere, kahvaltı servisi olmayacaktı. Ben de kalkıp çarşıya gidip yine Festival Cafe'de, bu sefer sucuklu yumurta ve kaşarlı gözleme yedim.
Yağmurlu olacağı söylenmesine rağmen hava günlük güneşliydi. Ben de biraz yürüyüş olsun diye hastaneye gittim (zaten yolumun üstüydü). Drenli hastama baktım ve Polisevine döndüm.
20 gündür ertelediğim bir iş olan valizimi boşaltma ve dolaba yerleşme işine giriştim. Zorunlu hizmet 550 gün olmasına rağmen yirmi gündür, askıyla asılacak kıyafetler dışında, valizin içinden yaşıyordum. Sanki her an toplanıp dönecekmiş gibi...
Yerleşik düzene geçmemle birlikte, spora da mı başlasam diye düşünerek, hangi aletlerin olduğunu görmek için Polisevinin spor salonunu incelemeye indim. Kelebek gibi kompleks ama çalışmayan bir aletin dışında ağırlıklar, bisiklet ve koşu bandı vardı. Temel hareketler ve tüm vücut kas kitlesine yönelik hareketleri yapmaya müsait olduğu kararına vardım.
Akşam yemeğinde döner, pilav ve mercimek çorbası vardı. Izgaraların olmadığı sabit menü olan günlerden biriymiş. Geçen sefer türlü olduğunu da hesaba katarsak geldiğimden beri polisevinde yediğim en güzel yemekti.
Kafamda, hemotoraksı olan çocuğu ameliyat edip etmeme soru işaretleriyle biraz televizyon izleyip uyudum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder