10 Ekim 2012 Çarşamba

Başhekimin ricası

Servisle hastaneye geldim. Polikliniğim hastanenin giriş katında. Hastalara vizit atmadan önce formamı giymek, çantamı bırakmak, kalemimi ve kaşemi almak için önce polikliniğime uğruyorum. Genelde, akşamüstü çıkarken kilitleyip çıktığım kapı, muhtemelen temizlik sebebiyle sabahları açık oluyor. Polikliniğe doğru yürürken daha uzaktan odanın içinden gelen ışığı farkettim.

Evet, pencereler takılmıştı. Daha önce odanın pencereli halinde hiç çalışmamıştım ama KBB'cinin odasından şehir manzarasını görünce çok kıskanmıştım. Odanın içinde doğal ışık vardı. Karşıki dağlar görülüyordu artık. Gerçi kaçan müteahhitin diktiği iskelenin boruları tam odanın önüne denk geliyor ama olsun, buna da şükür.

Bir plakayla kapalıyken

Pencere takıldıktan sonra (İskele manzaralı)

Yine de, bakış açınızı değiştirdiğinizde şöyle bir manzara olduğunu inkar etmemek lazım:

Poliklinik penceresinden panoramik manzara

Tabi kısıtlı kullanılmış dolgu malzemesi, kış öncesi tedirgin etmiyo değil:

Bu da doğal hava oluğu

Öğlene kadar bir iki hasta baktıktan sonra telefon çaldı. Arayan başhekimdi. Ne yalan söyliyim, kendini tanıtırken ismini söylemesine rağmen kim olduğunu çıkaramadım, "Ben başhekim" diyince bir ışık yandı. Önce bir hasta danışacak veya gönderecek sandım. Fakat Şavşat'la ilgili elinde bir çok eşantiyon olduğunu, bunlardan birini alıp Şavşat'a yardımda bulunmamı rica etti. Kibarca ilgilenmiyorum dedim ama telefon kapanmak bilmedi. Broşür ve saat varmış, tabi broşürün, saatin yarı fiyatı olduğunu öğrenince, telefonun kapanabilme ihtimaline istinaden broşürde karar kıldım. Yine de içimde bir kuşku vardı, acaba diğer doktorlar da aranmış mıydı...

Şavşat, Artvin'in en güzel ilçelerinden biri. Şavşat'ta bir doğa harikası Karagöl Artvin'in en görülesi yeri olarak nitelendirilir. Aynı zamanda başhekimin de memleketi. (Bkz. Karagöl fotoğrafları)

Öğlen yemekten sonra çay içtiğimiz odada benim insanlara sormamla muhabbet başladı. "Başhekim sizi aradı mı?" Ameliyatta olanlar hariç herkes aranmıştı. Hatta ilginç olarak insanların çoğu broşürün iki katı olan saati almışlardı. En azından kullanılabilecek bişey olacağını düşünüp zarardan kar etmeye çalışmışlardı veya broşürün iki katı fiyatı olduğunu bilmiyorlardı. Öğlen arası baya bir geyiği yapıldıktan sonra bunun başhekimin, Kasım ayında Kamu Hastaneler Birliği'ne geçilmesi sonrası koltuğunu kaybetmeden önceki son icraatı olduğuna karar verdik.

Bu arada, odasında oturduğum ataması olmuş ama daha tebliğ edilmemiş Nörolog bugün hastanedeydi, hasta baktı hatta bir ara odama (ya da odasına) gelip benim hala yerleşemediğim dolaptan bir eşyasını aldı. İki yan odada "Nöroloji" yazısını görünce en azından odama gelmeyeceğini, bir süre daha rahat olduğumu anladım.

Hastaneden çıkışta çarşıya uğrayıp Bakıroğlu kebapta bir şeyler yedikten sonra polisevine döndüm. Oda temizlenmişti ve oda yine bir bulmacayı andırıyordu. Altları pis terliklerim bu sefer kimsenin komidinine saklanmamış, oda arkadaşımın çantasının üstüne(!) konmuştu. Tabiki dışarda bıraktığımız herşeyin çekmecelere konmasının artık haber değeri kalmadı.

Odayı eski haline getirdikten sonra televizyon seyredip uykuya daldım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder