Sabah kalkar kalkmaz ilçe dolmuşlarının olduğu yere gittim. Ucu ucuna Hopa dolmuşunu kaçırdığım için bir sonraki için 50 dakika beklemek zorunda kaldım. Tabi ki normalde daha sık oluyorlar fakat bayramın ilk günü tarifesine denk geldik bi kere.
Yaklaşık yarım saatlik bir yolculuk sonrası Borçka'ya, oradan da yarım saatlik bir yolculukla da Hopa'ya vardık. Hopa, Artvin'in denize kıyısı olan iki ilçesinden biri, diğeri de Arhavi. İki ilçe de bir çok konuda kendilerine özgün. Coğrafyaları, nüfus yapısı, insanların karakterleri hatta siyasi görüşleri bile.
Hopa deniz kıyısına paralel Karadeniz otoyolundan ve paralelindeki bir cadde üzerine kurulmuş yerleşimden ibaret çok kabaca. Yine de düzlükte olması ve Rusya'ya açılan kapı üzerinde olması gibi avantajları lehine çevirmeyi bilerek Artvin Merkez'e göre daha yaşanılabilir bir yer haline gelmiş.
Dolmuş beni, Çapa'dan tanıdığım anestezist İlkay'ın evinin yakınında indirdi. İlkay beni orada bekliyordu. Deniz kıyısına geçip biraz yürüdükten sonra ilçenin merkezine geldik. Titanic İş Merkezi denen çok katlı ve çok amaçlı bir alışveriş merkezi görünümlü yere gittik. Üst katında panoramik deniz manzaralı kafeye oturup bir şeyler yedik. Daha sonra tıp fakültesinden arkadaşım, şu an dahiliye uzmanı olan Serkan da aramıza katıldı.
Biraz daha lafladıktan sonra kalkıp sahilde dolaştık. Bayramın birinci günü olması nedeniyle çoğu yer kapalıydı. Biz de kapalı bir kafenin sandalyelerini alıp kıyıda bir yere oturup vakit öldürdük. Onlar için sıradan bir gündü belki ama, 37 gündür deniz görmeyen biri için çok anlamlı bir gün olduğunu söyleyebilirim.
Hopa Limanı ve Hopa sahil şeridi |
Filmlerde ve kliplerde kullanılan iskele |
Ufuk çizgisinin kaybolduğu an |
Son dolmuş 18.00'da ama normalde Trabzon'dan Artvin'e gelen ve Hopa'dan 20.00 ve 21.00'de geçen iki otobüs var. Bayramın ilk günü olması sebebiyle sabah kimse Trabzon'a gitmediği için son dolmuş olan 18.00 dolmuşuna binmek için yanlarından ayrıldım ve yine yaklaşık 1 saatte Artvin'e geldik.
Şoför Polisevi'ne bırakmayı teklif edince, bayram dolayısıyla polisevinde yemek olmayacağı riskini göze alarak çarşıda inip yemek yemekten vazgeçtim. Polisevin karşısındaki bakkal-kafeye uğradım, orada da tost ve köfte servisinin bugünlük iptal olduğunu öğrenince abur cuburlara yüklendim.
Yarım günlüğüne de olsa, bir ayı aşkın süredir gördüğüm dağların arasında çıkmak, eski tanıdıkları görmek ve deniz havası almak gerçekten çok iyi geldi.
Yorgunluk üstüne televizyon seyredip uyudum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder