22 Eylül 2012 Cumartesi

İlk haftasonu; Konsültasyon & Fotoğraf

Artvin'de ilk hafta sonuna uyandığımda, dün baktığım meteoroloji raporuna göre bugünün uzun süreliğine son yağmursuz gün olacağını bildiğimden, fotoğraf çekme planlarım vardı.Önce polisevinde kahvaltı ettim daha sonra fotoğraf makinemi ve içinden yağmurluğumu hiç çıkarmadığım çantamı alıp hastaneye doğru yola koyuldum.

Bu noktada Artvin'in coğrafyasıyla ilgili kısa bir bilgi vermem yerinde olacak. Şehir bir dağın yamacına kurulmuş. Karşısındaki dağla arasında Çoruh nehri akıyor. Çoruh deniz seviyesinden 200m yükseklikte ve Hopa'dan Artvin'e gelirken Çoruh'u takip ederek geliyorsunuz. Şehrin merkezi Çoruh'tan 300m yükseklikte bulunuyor. Şehirde düz alan yok, bu sebeple şehri, nehir kıyısında sonradan yarattıkları düz alanlara taşımaya çalışmış olsalar da şehrin maddi olarak ileri gelenlerinin maddi kaygıları nedeniyle yaptıkları baskılar sonucu bu girişim sonuç bulmamış. Devlet hastanesi de merkezden biraz daha yukarda. Polisevi ise sonradan yerleştikleri için Yeni mahalle ya da İskebe de denen yan dağdaki yerleşim alanında bulunuyor. Hastaneyle yaklaşık aynı seviyede.

Artvin topografik. Gözünüzde canlanması açısından (tıklayınca büyür)

Planım Polisevinden hastaneye yürüyerek gitmek, yolda fotoğraf çekmek, sonra hastaneye uğrayıp hastaları görmek ve daha sonra Çoruh'a, yani aşağı doğru fotoğraf çekerek gidip oradan İskebe dolmuşuna binip odaya dönmekti. Hastaneye kadar fotoğraf çekerek geldim ve hastalarımı gördüm. Ortopedide ve göğüs hastalıklarında takip ettiğim hastalara da uğradım; göğüsteki hastayı kötü buldum ve doktorunu aradım. Hemen geldi hastayı toparladık. Film, kan gazı, hemogram gibi sonuçları beklerken bol bol muhabbet ettik. Bu sırada cumartesi olmasına rağmen kardiyolog, pediatrist, ortopedist aynı anda hastanedeydi.

Hastaneden çıkıp yokuş aşağı fotoğraf çeke çeke inmeye başladım. Bazı yerlerde kaldırılmış veya silinmiş muayenehane tabelaları dikkatimi çekti. Yasa'dan önce, genelde devlet hastanesinde çalışan doktorlar muayenehanecilik yapıyorlarmış ve Artvin halkı tahmin edilenin aksine zengin olduğu için (ayrı bir yazı konusu olsun) özele rağbet fazlaymış. Yasadan sonra muayenehane kalmamış, tabelalar da eskimeye bırakılmış.

Aşağı doğru inerken bir yandan daha sonra gezilebilecek yerleri keşfediyor bir yandan da irtifa kaybından dolayı kulaklarım tıkanıyordu. Bol bol fotoğraf çekip Çoruh'un kenarına geldiğimde hava kararmaya başlamıştı. Bu noktadan dağın yamacında yerleşmiş tüm şehri kabaca görebiliyorsunuz. İlk durağa yakın bir yerden dolmuşa binip Polisevine çıktım. Odaya girer girmez acilden telefon geldi. Ağaçtan düşme sonrası hemotoraks (akciğer zarları arasında kaburga kırığına veya akciğer yırtılmasına bağlı kanama olması) şüphesi olan bir hasta varmış. Hemen gidip hastayı değerlendirdim ve hemotoraks değil kontüzyon (akciğerde yaralanmaya bağlı doku hasarı) olduğunu gördüm, konsültasyon cevabımı yazıp önerilerde bulundum ve odaya geri döndüm. Bir şeyler yedikten sonra fotoğrafları internete yüklemekle uğraştım.

< < İlk Artvin fotoğraflarım (tümü) (22/09/2012) > >

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder