Cumartesi sabah kalkıp polisevinde kahvaltımı ettim. Odaya döndüğümde bağırsaklarımdaki yoğun aktivite ve havanın yine 30 derece olması gezme planlarımı öğleden sonraya itti.
Dün akşam polisevinin internet bağlantısının çok hızlı olduğunu keşfetmem üzerine hemen ikinci sezondan iki bölüm "New Girl", Ferzan Özpetek'in son filmini ve Wes Anderson'un son filmi "Moonrise Kingdom"ı yüklemiştim. Öğleden sonraya kadar zaman geçirmek için Moonrise Kingdom filmini izledim. Wes Anderson sineması hakkında söyleyecek çok şeyim olduğunu düşünerek bir yazı yazmaya karar verdim. Filmden ekran görüntüleri almaya başlayıp bir şeyler yazmaya başladım. (Yazıyı tamamladığımda buradan bağlantıyı paylaşırım)
Öğleden sonra hava biraz serinleyip bağırsaklarım sakinleşince kendimi dışarı atmaya karar verdim. Havanın kararmasına 3-4 saat kalmış olması ve karnımın zil çalması sebebiyle kale ve kültür evi gezisini, başka bir planım olmayan yarına erteledim. Dolmuş bekleyene kadar yürürüm mantığıyla başladım yürümeye, karnımı doyurup Migros'a uğrarım diye düşündüm. Hafta içi hastanede bahsettikleri Çoruh Pide'yi buldum, dendiği kadar güzelmiş. Yürüttüğüm prospektif randomize pideci araştırmamda ilk son noktaya ulaşmış oldum, pideci arayışı bitmiştir.
Çoruh Pide Salonu ve fonda İstanbul |
Karnımı doyurduktan sonra Migros'a uğrayıp eriyen Erikli Su stoğumu tazeledim, biraz da meyve aldım. Odaya dönüp bol bol televizyon izledim ve 12 gündür hastaneye gitmeden geçen ilk günümün keyfine vardım.
Küçük şehirde hayatta kalma ipuçları #1: Yemek yediğiniz yerin tuvaletinde sensorlu ışık kullanılmışsa büyük olasılıkla doğru yerdesiniz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder